Wrong Number

Wrong Number…

”Sizin iki Tanrınız var. Biri gerçek, varoluşu yaratan Tanrı. Diğeri ise sizin yarattığınız Tanrı.” Bu sözler PK filminden aldığım sözler. Film oldukça etkileyici ve inançlarınıza bir kez daha bakmanızı sağlayacak bir konu içeriyor. Konusundan kısaca bahsedeyim, seyretme zevki size kalsın.

Başka bir gezegenden Dünya’ya bırakılan bir insan-varlığın insanlar ve yaşam  üzerine edindiği deneyimi konu alıyor film. Uzay aracıyla iletisimi kopunca tekrar aracına ulaşmak için her inanç sistemine ait uygulamaları yaparak  Tanrı’nın peşine düşüyor. Bu arayış sürecinde ulaştığı sonuç olan  ”Wrong Number” diye bir tabir, insanlığın uyanışına sebep oluyor. Diyor ki, ”Siz dileklerinizi inançlarınız gereği Tanrı’ya iletmeye çalışıyorsunuz ama aradığınız numara yanlış. O sebeple dilekleriniz kabul olmuyor.” Aamir Khan’ın oynadığı bir Hint filmi. İzlemenizi tavsiye ederim. Bu filmin yazacaklarımla alakası ise şöyle;

Bu filmle birlikte aklımda parantez içinde var olan bir bilgi açılıp paragrafa dönüşüyor. Bu konuyla ilgili olarak ”Meleklerle Yaşamak” kitabının yazarı Beki İkala Erikli’nin öldürülme olayından beri bir yazı yazmak istiyordum. Melekler ve  Pk filmi  bu yazı birleşti kafamda.

Beki, kitabında meleklerin insan hayatına etkilerinden, istenildiğinde meleklerin yardımımıza hazır olduklarından bahsediyor.

Bizler, bir kurtarıcı, biimages (2)r koruyucu, bunaldığımızda bizi zor durumdan çıkarabilen bir yardımcı olduğuna inanmak istiyoruz. Tabi ki böyle bir koruyucu güç var. Bu boş bir inanç değildir. İnanç umuttur. İnanmak insanda plasebo etkisi yaratır. Umutlar insanı ayakta tutar, bunu biliyorum ama bazen inançlarımızda yanlış anlamalar sonucu, kendimizi kaptırdığımızı düşünüyorum.

Böyle kendini fazlaca umutlandıran ve  kaptıran biri eğer seçilmiş bir kurban değilse tabiii, istekleri olmayınca, çekti silahı ve vurdu Beki İkala Erikli’yi.. Olayı duyduğumda, meleklerin hayatlarında çok etkisi olduğunu düşünen bir kaç kişi geldi hemen aklıma dedim ki ”inançları yerle bir oldu. Neden melekler o kişiyi korumadı diyecekler.” dedim ve bir danışanım aynı cümleyi kurdu bana. ”Neden koruyamadılar ve öldü? ” diye. Öldü çünkü dünya illüzyonunda ki görevi bitmişti. Belki gittiği yerde insanların uyanışı için daha farklı bir görev almıştır. İnsanlığa zarar değil faydası olan bir insanın olsa olsa ruhsal dünyada mertebesi yükselmiştir diye düşünüyorum. Gittiği yerde ışık onunla olsun.

En önemlisi Erikli, giderken insanlığa büyük bir mesaj bırakarak gitti. Bu benim algımda böyle. Aynı fikirde olmayabiliriz.

MESAJ: ”Hiç bir öğretiye, hiç bir çalışmaya, hiç bir rehbere kendi gücünüzden daha fazla inanmayın.” Çünkü o güçlerin hayatımızda kendisini gösterebilmesi için kendi gücümüzü bulmamız gerekiyor.

Tekrar dile getirmek istiyorum ki inanmak güzeldir. İnanırken, hayattan bir talebimiz olduğunda, önce biz o arzumuz, niyetimiz için elimizden geleni yapmalı, sonra sabırla kendimiz için hayırlı olanı beklemeliyiz. İsteyip, bir şey yapmadan kenara çekilip her şeyi ruhani güçlere bırakmak ne kadar doğru olduğunu sorgulamanızı istiyorum.

Ben meleklerin varlığına, uzayda başka yaşamlar olduğuna, hatta tanımlayamadığımız farklı boyut varlıkların olduğuna inanan biriyim. Ama en büyük inancım Tanrı’nın, Allah’ın, Evren’in,  Yüce zekanın işte adını siz ne diyorsanız, O’nun varlığıdır. O ve melekleri, yükselmiş üstatlar v.i.p koltuğunda oturmuş ”Dünya’da Yaşam” filmini nasıl oynadığımızı izliyorlar.

Melekler insanın emrine verilmiş kısmını yanlış anlamışız biz. zannediyoruz ki melek gelip arabama park yeri bulacak. Yanlış numara Wrong number burada devreye giriyor işte. Desem ki meleğime ben dinlenicem benim için sen yazıver bu sefer. Yapabilir mi? Çocuk bile güler buna. Melek bana yazmam için ilham verebilir ama oturup yazamaz. Bunun ayrımını yapmak lazım. Tanrı, bizi yarattığında biz insana öyle güzel güçler vermiş ki hayata, geçmişe ve  geleceğe fazlaca odaklanmış olmamızdan kendimizde ki o ışığı yakamıyor gücümüzü fark edemiyoruz.

Melekler yeryüzüne inen kar tanelerini taşımaktan, yağan bir yağmuru bitkiye ulaştırmaktan, tomurcuğun taç yapraklarını açtırmaktan, doğanın tüm canlılar için gerekli olan yaşamı ayakta tutmaktan sorumlular belki. Evrenin düzenini bozacak bir şeyi engellemekle mükellefler belki de, ama bizim yerimize park yeri bulmak değil görevleri.

Kendimiz, aklımızı ve zekamızı kullanarak, içimizde ki o cevheri ortaya çıkararak yapacaklarımızı; ruhani güçlere devredip cevap alamadığımızda, yani beklentilerimiz karşılanmadığında devreler kopuyor o zaman ve kocaman inanç dağı çöküveriyor. Hayatın içinde çıplak kalmak gibi bir şey. Ruhsal çıplaklık. Kendini korunmasız hissetmek. İnanç olmadığı zaman yaşam, yaşanılmaz bir yer haline gelir.

Hayat konusunda hayal kırıklığına uğramış bir danışanım ”İnanç, konforlu bir alan yaratıyor insan için” demişti. Haklıydı. İnançsız olmaz. Ama inanmak bile körü körüne değil de,  kendi gücümüzü küçümsemeden, içimizdeki yaratıcının güçlerinin varlığını hissederek olmalı diye düşünüyorum.

Hayal et, niyet et, harekete geç ve sabırla bekle. Tanrı sesini duyacaktır.

Konuyla bağlantılı olan filmde de diyor ki Pk ” Tanrı’ya inanın onun dışında aradığınız numara *wrong number*

Benim iki kişiye inancım var. Biri evrenleri yaratan Yaradan’a, diğeri bana vermiş olduğu güce ”özbenliğime”. Bu sebeple danışanlarıma da aynı şeyi söylerim ”ben senin istediklerini veremem ama istersen içindeki gücü, ışığı ortaya çıkarmana yardım edebilirim.

Doğru numara içinizde ki güç. O gücü uyandırmanız dileğimle…

Kişisel Gelişim Uzmanı- Nefes Terapisti- Yoga Eğitmeni Yeşim Güralp

gezmelerde

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.